Filler ve Kelebekler, Mutlaka Okunması Gereken Kitaplar, Zülfü Livaneli, Suna Yıldızoğlu

Nisan 26, 2022

  


* Suna Yıldızoğlu'nun okuyup beğendiği,

Zülfü Livaneli'nin tebrik ettiği, 

kitabımı almak isterseniz aşağıdaki

bağlantıyı kullanabilirsiniz...









Filler ve Kelebekler


     Garson, masayı toplamak için geldiğinde kahve söylüyoruz. Özlem orta şekerli, ben sade istiyorum. Dirseğini masaya, elini çenesinin altına koyup sağındaki pencereden dışarı bakıyor. Peşi sıra getirdiği mutluluk hala yüzünde.
    
    "Sanırım bugün resim yapacağım," diyor bana dönerek.

    Gülümsüyorum.

    "Şimdi mi karar verdin buna?"

    "Evet, şimdi. Dışarı bakınca... Baharda, doğanın görkemine tanıklık etmenin ne kadar güzel olduğunu fark ettim. Renkleri; şu sarıları, pembeleri, mavileri, fosforlu yeşilleri düşündüm ve bunları resmetmenin ne denli zor olduğunu. Hatta imkansız olduğunu... Biliyor musun, bence gerçek asla resmedilemez. yaptıklarımız kötü birer taklit sadece. Hakikatin kendisi değil; renkli, perspektifli, dengeli birer temsili. Rene Magritte'i bilirsin.  Geçenlerde okuduğun bir kitapta resmi vardı hani. Hatırladın mı?"

    Başımı sallıyorum. O devam ediyor.

    "İmgelerin İhaneti (La Trashion Des İmages) adlı bir tablosu var. Tabloda bir pipo imgesi ve altında Fransızca 'Ceci n'est pas une pipe.' yani 'Bu bir pipo değildir.' yazısı bulunur. Aslına bakarsan yazı da yazı değil, yazının resmidir. Rene, pipo imgesinin altına onun pipo olmadığını yazar. Neden? Çünkü o, gerçek bir pipo değildir. İçine tütün doldurup kibritle yakamazsın."

    Önündeki kahveyi gösterip devam ediyor.

    "Bu kahveyle birlikte içemezsin. Velhasıl Umut Bey, o bir pipo değil, piponun resmidir. Gerçek bir imgenin resmi. Gerçeğin, temsili resmi..."

    Peki, Özlem'in yapmak istediği ne? Gerçeği mi yoksa temsilini mi çizmek istiyor?

    "Suluboya... Bugün suluboya çalışacağım. Sanırım mavi saçlı bir kadın ve... Her neyse, eve geçtiğimde karar veririm."

    Kahvemi bitirip masaya koyuyorum.

    "Keşke sigarayı bırakmasaydım," diyor. "Şimdi kahveyle ne güzel içerdim."

    Salona girdiğimizde menemen yiyen çift, yüzleri asık bir şekilde kalkıyor. Salonun sağında, pencerenin önündeki ailenin küçük kızı, masaların arasında koşuyor. Garson bize doğru yaklaşıyor. Özlem, sigara olmadan kahvesini bitiriyor. Ben, akşam ne yapacağımı düşünüyorum. Sinemaya mı gitsem?

    Masadaki fincanları alıp uzaklaşırken garsonun ardından bakıyorum. Uzun boylu. Bir doksan var mıdır? Belki bir seksen üç.

    "Akşam bana gelsene. Resim yaparız," diyor.

    Yapamadığımı biliyor. Çizim konusunda *İngiliz anahtarıyla beyin ameliyatı yapan bir felçli kadar yetenekli olduğumu da.

    "Tamam," diyorum.

    Düşünmeme gerek kalmadı. Akşam sinemaya gitmeyecek, resim yapacağım.


*Sin City (Günah Şehri) filminden.


28


 
    Bende ne buldu? Sorsam, 'Keskin bir bakış açın var. Gördüklerine yeniden biçim verip yorumlama kabiliyetin eşsiz fakat bu yeteneği heba ediyorsun!' diyecek biliyorum. Ne iyimser bir yaklaşım! Belki de kör. Gözünün önündekine değer katıp yücelten sonra da hayal gücünün renkleriyle onları donatıp olduğundan farklı bir şeye dönüştürenler, aşıklar ya da körlerdir. Belki de "Aşkın gözü kördür." demeleri de bu yüzden. Kim bilir!

    Özlem önündeki tuvali canlı renklerle boyuyor. Ben onu seyrediyorum. Sandalyesinin üzerinde; karakteri olanlara özgü kendinden emin, yılbaşı arifesinde açmış bir nergis gibi duran bedeni, başının üzerinde topladığı siyah saçları, ince beyaz boynu ve insanı hırsızlığa zorlayan zümrüt yeşili gözleriyle yeryüzüne inemediği için bulutların üzerinde uyuyan bir periyi anımsatıyor. Bense onu çizmeye yeltendim. Ne budalalık! Boyumdan büyük işlere kalkışıyorum... Tanrının biçtiği küçük rollerle avunurken hayatımın rolünü edinemeyişim de bu yüzden sanırım.

    Delik deşiğim. Bir türlü yamayamadım kendimi. Geçmişi yenilgilerle dolu, gelecek hayali olmayan bir varlık! Fakat bunu değiştirmem gerek biliyorum. Anı yaşarken geçmişi de unutmalı insan. Tam olarak bir unutma halinden, hatta beş dakika öncesini bile unutma halinden bahsediyorum. Belki böylece şimdiki zamandan geleceğime uzanan o görkemli köprüyü inşa edebilirim. Belki sadece dünyanın bir parçası olduğumu değil, hangi parçası olduğumu da bilir ve oraya ait olurum. Belki, karşımda duran kadınla bir gelecek hatta bir hayat edinebilirim.


29


"Filler ve Kelebekler" kitabından alıntıdır.










Hiç yorum yok:

Telif Hakkı © 2018 Emre GÜLCAN. Blogger tarafından desteklenmektedir.