SAFSATALAR

Mayıs 17, 2022


      UMUT'A




*"İnsan akılcı düşünen bir hayvan değildir, düşüncelerini akıl kılıfına uyduran bir hayvandır."


Bunu kim söylemişti hatırlamıyorum. Muhakkak önemli biriydi. Ben, düşüncelerini akıl kılıfına uyduran biri olamadım bir türlü. Daha çok duygularla hareket ediyorum, biliyorsun. Klasik mantıkta Safsatalar ( Yanıltmacalar) vardır, hani. Akıl yürütmedeki yanlışlar… Hatalı akıl yürütmeler… İlk bakışta ikna edici gibi görünen ama yakından bakıldığında kendini ele veren sahte çıkarımlar. Benim mantığım, safsatalarla dolu…


İnanca Başvurma (Appeal to Belief) diye bir türü var örneğin. Bir iddianın doğruluğunu, insanların çoğunun ona inandığını savunarak kanıtlamaya çalışma hatası. Ben de bu hataya düştüm. ‘İstersen olur.’ dediler. İsteyince olacağına inanmıştı çünkü çoğu. İstedim… Olmadı… Evimden çok uzakta, yollarca yürüyüp bulduğum kuytu köşelerde devam ettim istemeye. Hiç pişman değilim. Belki şehirdeyim diye  sesim duyulmadı. Bilmiyorum… Belki de, şehrin gürültüsü yüzünden…

İnanmazsın, bir ara izimi bile kaybettim. Kendimi bulmak için girdiğim sokaklarda trafik kazaları gördüm. Yanlarından üzülerek geçtim. Geçenlerde polisi bile aradım hatta. O sırada çok acildi, ama şimdi unuttum sebebini. Bebekleri kokladım. Onlara çok şey anlattım. Belki duydular sesimi ama anladıklarını sanmıyorum. Fakat düşen çocukların yaralarına, korkmadan bakmaya alıştım. Bu arada, üzerimde son gördüğün tişört  yer bezi oldu çoktan. Siyah topuklu ayakkabılarımı daha o yaz, Batı Akdeniz’de bir dağın tepesinden fırlattım. Sırası gelmemiş olan birçok kişi öldü. Annem, kanser…


Geleneğe Başvurmak ( Appeal to Tradition) diye başka bir safsata türü daha var. Bir şey, sadece eski, denenmiş, geleneksel olduğu için doğrudur hatası. Arı sütü, polen ve propolisin iyi geldiğini söyledi eskiler. Onun için, her sabah bunlardan verdim anneme…


Bazı sabahlar, fırından sıcacık ekmekler çıkar hani. Binlerce… Demlenmiş çay kokusu, bardağa konan kaşık sesi, kızaran patatesler… Mis gibi kokar ortalık. Böyle mevsim zamanlı mavi, güzel bir gün. Mutfakta tıkır tıkır işleyen ellerin sesleri uyandırır seni. Yine de gözlerini açmak istemezsin. Bilirsin… Bazı sabahlar, ancak öyle aydınlık olur çünkü.


Çokça bayramlar oldu bu arada. Öpüp, boynuna sarıldım insanların. Sarılmak hala en büyük safsatam. Biliyor musun, başka bir türü daha var hatalı akıl yürütmenin? Duygulara Başvurmak ( Appeal to Emotion)…


I.                İnsanlara sarılmak, kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak.

II.              Kendimi iyi hissetmek istiyorum.

III.            O halde, insanlara sarılmanın kendimizi iyi hissetmemizi sağladığı iddiası doğrudur.

 

Mantığımızın bağımlı olduğu nedensellik yasaları… Oysa, bizim istediğimizi değil; hep kendi istediğini verir hayat.


       Bana zimmetli ömür işte, bir yerine bir şey olsa benden bilirler. Yine de elimi sayısız kez bir yerlere çarptım bu ara. Saçlarımı boyattım. Yeni tişörtler aldım. Birini bile görmedin. Yalan değil, yaşlandım biraz. Kırışıklıklarım daha fazla. Sabahları erken kalkmak zor geliyor artık. Hasret, sabah erken kalkmak gibidir bence. İnsanın erteledikçe erteleyesi gelir.


       Hayat; beş dakika daha hasret için, hep çok erken… Neredesin Umut?

 


*"İnsan akılcı düşünen bir hayvan değildir, düşüncelerini akıl kılıfına uyduran bir hayvandır." (Robert Anson Heinlein)

 

 

 

Hiç yorum yok:

Telif Hakkı © 2018 Emre GÜLCAN. Blogger tarafından desteklenmektedir.